Katarakt ameliyatları, Ülkemizde de olmak üzere tüm Dünya’da en çok yapılan ameliyatların başında gelmektedir. Katarakt, göz içindeki şeffaf ve saydam olan merceğin bozulması ve şeffaflığını kaybederek ışığın göz içine geçişine engel olmasıdır. Göz içi merceğinde bir kere bozulma başladıysa mutlaka devam eder ve sonuçta hasta o gözüyle hiç göremeyecek hale gelir. Tabii herkezde bu süreç aynı değildir. Bir de katarakt derecesi iki gözde aynı olmayabilir. Bir gözün katarakt derecesi daha fazla, diğerinde daha az olabilir veya iki gözde de aynı derecede bozulma olabilir. En sık sebep, yaşlanmaktır. Yaşam süresi uzadıkça herkezde katarakt gelişmesi kaçınılmaz bir durumdur.
KATARAKT GELİŞME NEDENLERİ NELERDİR?
%90 oranında yaşın ilerlemesine bağlı gelişir. Katarakt sebepleri arasında, yaşlanmanın dışında en çok gördüğümüz diğer sebepler arasında;
1. Sistemik hastalıklar (diyabet gibi),
2. Çeşitli ilaç kullanımları (kortizonlu ilaçlar gibi),
3. Üveit dediğimiz göziçi iltihaplarını takiben ve
4. Çeşitli travmalar sonrasında
5. Geçirilen bazı göz ameliyatları sonrasında ( vitrektomi dediğimiz göz arkası
ameliyatları sonrası)
6. Uzun süreli güneş ışığına maruz kalma gibi durumlarda da katarakt gelişimi
görmekteyiz.
7. Ayrıca bebeklerde ve çocuklarda da daha nadir de olsa doğuştan katarakt
görebilmekteyiz.
KATARAKT BELİRTİLERİ NELERDİR?
İlk başlarda herhangi bir belirti vermeyebilir. Ancak katarakt ilerledikçe, görüş netliğinde bozulma, dumanlı, puslu, bulanık görme veya eskiden gördüğü uzaklıkta görememe gibi şikayetlere sebep olur.
Normal ev, iş ortamında iyi görürken, dışarıda aydınlık ve güneşli ortamlarda görüşün bozulması, tek gözle çift görme de yine katarakt belirtileri arasındadır. Loş ortamlarda ışıkları saçılmış, etraflarında hareler görme de katarakt belirtisi olabilir. Özetleyecek olursak;
- Gözlük numarasının sık değişmesi
- Uzağı ve yakını görememe
- Bulanık görme
- Gözlük ihtiyacının azalması
- Gözlüksüz yakını daha iyi görme
- Işıktan şikayet ve kamaşma
- Güneşli günlerde görmenin bozulması
- Gece görüşünde azalma
- Renklerin zor ve soluk algılanması
- Göz yorgunluğu ve baş ağrısı
- Derinlik hissinin kaybı
Çok eskiden katarakt ameliyatları dikişli yapılıyordu. Daha sonra halen yapılmakta olan Fako yöntemi gündeme geldi ve bu sayede çok küçük kesilerden dikişsiz ameliyat yapabilme imkanımız oldu. Çok uzun zamandır katarakt ameliyatları Klasik Fako yöntemi ile yapılıyor ve halen de yapılmaya devam ediliyor.
Klasik Fako Yöntemi Nasıl Yapılıyor?
Fako yönteminde, ultrasonik dalgalarla çalışan bir cihaz ile, göz içindeki kataraktlı merceği önce küçük parçalara bölüp, sonra da yine aynı cihaz ile emerek temizliyoruz. Fako yönteminde bu aşamaların hepsini elimizle yapıyoruz ve çalışılan alan çok dar bir yer olduğundan çok dikkatli ve tecrübeli olmayı gerektiriyor. Göz içi merceğimiz normalde soğan zarı gibi ince bir zar ile sarılıdır. Katarakt ameliyatında bu zarın sağlam kalması, yırtılmaması gereklidir.
Ameliyatta bu zarın ön kısmından yuvarlak pencere gibi bir açıklık oluşturulur ve zarın içinden katarakt haline gelmiş mercek, parçalara bölünerek temizlenir. Sonra da bu zardan oluşan cebin içine yapay kalıcı göz içi lensi yerleştirilir. Bu zarın yırtılması veya zarar görmesi durumunda, ameliyat bitiminde göz içine yerleştirilmesi gereken yapay göz içi lensi konulamayabilir. Veya zarın zarar gördüğü durumlarda göz içine lens konulsa bile, ilerki zamanlarda bu yapay lensde kaymalar veya göz arkasına düşmeler meydana gelebilir.
Katarakt ameliyatında göz içinde çalıştığımız alan yaklaşık 2.5-3.0 mm kadar dar bir alandır. Bu dar alanda kataraklı merceği temizlerken ve yapay merceği koyarken gözün içinde hiçbir yere değmemek, zarı korumak ve ameliyatı olabildiğince kısa sürede tamamlamak gerekmektedir. Göz içinde elimizdeki aletlerle istenmeyen yerlere dokunmak, hem ameliyatın sorunlu geçmesine hem de ameliyat sonrası iyileşme sürecinin zor ve uzun olmasına neden olabilir.
Her ne kadar Fako yöntemi uzun yıllardır yapılıyor olsa da, yukarda bahsettiğimiz zorluklardan dolayı katarakt ameliyatlarını daha güvenli, konforlu, temiz ve kısa sürede yapabilmemizi sağlamak amacıyla ‘’Femtosaniye Lazerler’’ gündeme gelmiştir.
Yaklaşık 10 yıldır Dünya’da ve 8-9 yıldır da Ülkemiz’de uygulanan ve katarakt ameliyatlarında kullanımı giderek artan Femtosaniye Lazerler, hem biz cerrahlara hem de hastalarımıza güvenli, konforlu ve temiz bir ameliyat imkanı sağlamaktadır.
Klasik Fako ameliyatında göz içinde 10-15 dk uğraşırken, Femtosaniye Lazerli katarakt ameliyatında bu süre 5-6 dk a kadar azalmaktadır. Bu da ameliyat sonrası iyileşme süresini hızlandıran bir durumdur.
Lazerli Katarakt Ameliyatı Nasıl Yapılıyor?
Klasik yöntemde elimizle yaptığımız en önemli aşamaları, yani göz içine girmek için kullanacağımız kesileri, kataraktlı merceğin önündeki zarın yuvarlak ve düzgün bir
şekilde kesilmesi, kataraktlı merceğin istenilen kadar parçalara bölünmesi işlemlerini daha göze hiç girmeden yaklaşık 30-40 saniye gibi çok kısa bir sürede, üstelik bilgisayar kontrolünde emniyetli bir şekilde yapabiliyoruz. Hastamızı sonra ameliyat mikroskobu altına alıyoruz. Lazerle hazırlanan kesilerden göz içine giriyoruz. Bu esnada bıçak kullanmıyoruz, Sadece künt bir spatül yardımı ile, hazırlanan kesilerden göz içine giriyoruz. Ardından, önceden lazer yardımı ile ayırdığımız katarakt parçalarını, fako cihazı ile sadece emerek temizliyoruz. Son olarak yapay göz içi lensini implante ediyoruz. Lazerli ameliyatta göz içinde geçirilen süre oldukça kısalıyor. Bu da iyileşme süresini hızlandırıyor.
Lazerli katarakt ameliyatlarının en önemli kazancı ve avantajları; Komplikasyonları azaltması ve bize emniyetli, güvenli, düzgün ve konforlu bir ameliyat yapabilme olanağı sağlamasıdır.
HER KATARAKT HASTASI İSTERSE LAZERLİ AMELİYAT OLABİLİR Mİ?
Lazerli katarakt ameliyatı hemen hemen çoğu hastaya yapılabilir. %95 den fazla oranda hastalarımız lazerle katarakt ameliyatı olabilir. Ancak bu oran da yine hekimin bu ameliyattaki tecrübesine çok bağlıdır. Örneğin, ameliyat öncesi hastanın gözbebeği yeteri kadar büyümüyorsa ve hastaya lazerli ameliyat planlanmışsa bunu ancak bu konuda tecrübeli bir hekim yapabilir. Yine kambur ve sırt üstü düz pozisyonda yatamayan hastalara da lazerli ameliyat yapmak zor olabilir. Yine burada da hekim deneyimi önemlidir. Hastaya uygun pozisyonu verip yapabilmek mümkündür.
Bunlar dışında lazerli katarakt ameliyatı yapılamayacak hasta pek yok diyebiliriz.
LAZERLİ KATARAKT AMELİYATINI ÖZELLİKLE KİMLERDE TERCİH EDİYORUZ?
Komplikasyon ve risk almak istemediğimiz tüm hastalarda, Lazerli katarakt ameliyatını tercih ediyoruz. Ancak özellikle zor vakalarda, çok beklemiş ve sertleşmiş kataraktlarda, şişkinleşmiş ve zarda yırtık oluşma riski yüksek olan vakalarda, komplikasyon riskini azaltmak için özellikle lazerli ameliyatı tercih etmek gerekir. Bir de katarakt ameliyatında ‘’akıllı lens’’ takılacaksa, yani aynı zamanda amacımız hastanın gözlüklerinden kurtulması ise mutlaka Lazerli ameliyatı tercih etmek gerekir. Çünkü bu hastalarda ameliyat esnasında en küçük bir olumsuzluğa tahammül yoktur, komplikasyon istenmez.
LAZERLİ KATARAKT AMELİYATI NE KADAR SÜRER? İŞLEM ESNASINDA AĞRI ACI VAR MI?
Lazer aşaması 30-40 saniye gibi çok kısa bir zamanda yapılmaktadır. Sonrasında hastanın mikroskop altına alınması, merceğin temizlenip yeni merceğin konulması hepsi toplam 10 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanmaktadır. Lazerli ameliyatta göz içinde geçirilen süre sadece 5-6 dakika kadar kısadır. Klasik fako yönteminde ameliyat süresi 15 dakikadır ve bu süre hep göz içinde geçirilmektedir.
Hastalarımız lazerli katarakt ameliyatında kesinlikle hiç bir şey hissetmemektedir. Ağrı, acı duymazlar.
LAZERLİ KATARAKT AMELİYATI SONRASI İŞE VE SOSYAL HAYATA DÖNME ZAMANI
İster lazerli, ister lazersiz olsun katarakt ameliyatlarından sonra hastalarımız, ameliyatın hemen ertesi günü normal günlük yaşantılarına dönebilirler. Yaklaşık 1 hafta sonra da işlerine dönebilirler. Bu 1 haftalık süre hastalarımızın ilaçlarını daha düzenli kullanabilmeleri ve enfeksiyon riskinin olduğu dönemi atlatabilmeleri için gereklidir. Ancak tabii çok tozlu, kirli ortamlarda çalışmak zorundaysalar veya göze darbe alma riski varsa veya işyerinde çalışırken herhangi bir parça sıçrama riski olan hastaların en az 15- 20 gün çalışmamaları daha uygun olur.